Bir düşünsenize, kurulduğu dönemden beri 500 yıla yakın süredir hâlâ aynı yerde duruyor! Birçok botanik bahçesi bakımsızlığa, sevgisizliğe ve insan ihmaline yenik düşerken, medeniyetler bu botanik bahçeleri asırlar boyu nasıl böyle koruyabilmiş? İşte dünyanın en eski botanik bahçeleri…
Ne tarafa bakacağınızı şaşırdığınız, renkleri ile insanı büyüleyen, kendinizi olmanız gereken yerdeymişsiniz gibi huzurlu hissettiren botanik bahçeleri. Ama şimdi bahsedeceğimiz bahçelerin hayret verici yanı güzellikleri değil; yüzyıllardır korunarak bugüne kadar gelmeyi başarmaları…
Orto Botanico di Padova

İtalya’nın kuzey doğusunda, Veneto bölgesinde yer alan Orto Botanico di Padova, dünyanın en eski üniversite botanik bahçesi. Venedik Cumhuriyeti bahçeyi 1545’te kurmuş. O zamandan beri yani 478 yıldır aynı yerde duruyor. Müthiş, değil mi?
Orto Botanik Bahçesi, başlangıçta tıbbi bitkiler yetiştirmek amacıyla tasarlanmış. Bitkilerin kullanıldığı bilimsel çalışmaların ilk burada başladığını biliyoruz. Zaten kuruluş amacı bu. Bitkiler arasında nadir türler de yer aldığı için hırsızların da “uğrak yeri” imiş. Birçok nadir bitki bu şekilde hırsızların eline geçerek el altından yüksek tutarlara satılmış. Sonunda önlem almak için bahçeyi çevreleyen duvarlar inşa etmişler. Zamanla dünyanın dört bir yanından bitkiler gelmeye başlamış. En çok da Venedik Cumhuriyeti’ne ait topraklardan ve ticaret yapılan bölgelerden… Bu nedenle Orto Botanico egzotik bitkilerle ilgili çalışmalarda öncü bir rol oynamış.

Botaniğin ilaçlarla anılmasından kurtulup ayrı bir bilim dalı olarak evrilmesine şahitlik eden bahçe aynı zamanda doğa ve kültür arasındaki yakın ilişki üzerine yapılan çalışmalara ev sahipliği yapmış. İlerleyen zamanlarda bir kütüphane, kurutulmuş bitki örneklerinin saklandığı herbaryum ve laboratuvarlar eklemişler. Böylece hem halkın bilgilendiği hem de alimlerin nadir ve nesli tükenmekte olan bitkiler üzerinde çalışabildiği değerli bir merkez halini almış.
Bugün Unesco dünya miras listesinde yer alan botanik bahçesinde yaşayan en eski bitki ise bir palmiye ağacı. Adı Goethe Palmiyesi. 1585’lerden beri Orto Botanico’nun kadim ağacı.
Biyoçeşitliliğin korunduğu bahçe, 6000’den fazla bitkiye ve yaklaşık 3500 türe ev sahipliği yapıyor. Dünyadaki bütün botanik bahçelerinin öncüsü olarak modern bilim dallarının özellikle de tıp, botanik, eczacılık ve ekolojinin doğuşuna büyük katkılarda bulunan bir merkez.
Versailles Bahçesi
Versailles Bahçesi
Dünyanın en eski bahçesi Orto Botanico ile sınırlı değil. Fransa’daki Versailles Bahçesi de yüzyıllardır korunan, dolayısıyla Fransızların gurur duyduğu bir botanik bahçesi…
Dönemin kralı 14. Louis’nin emriyle 1661’de çalışmalar başlamış. Mimar André Le Nôtre liderliğindeki mimar ekip tarafından tasarlanması ve geliştirilmesi 40 yıl sürmüş. Dile kolay, 800 hektarlık bir alandan bahsediyoruz. Kralın 1715’te ölümünün ardından Versailles Sarayı yeni yönetim terk etse de sahipsiz kalmıyor. Hükümetin müdahalesi ile bahçedeki çalışmaların devam etmesi sağlanıyor. Nihayet 18. yüzyılın ilerleyen yıllarında büyük botanik bahçesi halka açılıyor.
Her yıl 6 milyonun üzerinde turist çeken Versailles Bahçesi de Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Sigiriya Bahçeleri
Dünya mirası olarak koruma altında olan en eski botanik parklarından bir diğeri de Sigiriya Bahçeleri. Sri Lanka’da yer alan bu bahçeler, ülkenin en çok turist çeken tarihi bölgesi. Aslında sadece bahçe değil günümüze ulaşan bir antik şehir olarak da müthiş bir örnek.
Burası üç bölümden oluşuyor: Su bahçeleri, teraslı bahçeler ve üzerine bir kalenin inşa edildiği dev kayanın yer aldığı bahçe.
Sigiriya Kalesi – Sri Lanka
Sigiriya Kalesi’ni 5. yüzyılda, 477’de, Kral Kasyapa başkent olarak seçmiş. Etrafındaki bahçeler de dünyanın en eski bahçeleri arasında yer alıyor.
Arkeologlar antik şehri yakın bir geçmişte, 1980’li yıllardaki kazı çalışmalarında ortaya çıkardı. Bu arada kazı çalışması bölgede hala devam ediyor. Kim bilir daha neler çıkacak?
Heligan’ın Kayıp Bahçeleri

Birleşik Krallık’ta Cornwall’daki balıkçı kasabası Mevagissey’de yer alan bu meşhur bölge asırlar boyu korunup geliştirilmiş.
Burası, Cornish dilinde söğüt ağacı bahçeleri anlamına gelen “Lowarth Helygen” adı ile anılmakta. Bahçelerin içinde çok daha eskiye dayanan, Helygen Ailesi’ne ait bir malikane var.
Bahçenin ekilmesine ise 18. yüzyıl ortalarında ilk olarak Tremayne Ailesi tarafından başlanıyor. Ardından gelen yeni nesillerle birlikte bahçe gelişmeye devam ediyor.

Ancak 1. Dünya Savaşı ile birlikte kaderine terk ediliyor. Ne yazık ki bahçelerde çalışan bahçıvanların çoğu savaşa gidiyor ve bir daha dönmüyor. Bahçenin o dönemdeki sahibi Jack Tremayne ise savaş sonrasında araziyi kiraya verip İtalya’ya gidiyor. Uzun süre hiç kimse bahçelerle ilgilenmiyor.
Heligan’ın Kayıp Bahçeleri’nin tekrar keşfedilmesi 1990’da oluyor. İki yıl süren bir restorasyon sürecinden sonra nihayet 1992’de halka açılıyor.
Kaynaklar: Capitalgardens.co.uk , heligan.com
Dünyanın en büyük kaktüsleri burada